Marka Bağımlılığı

Markalar hayatınızda bir ürün ismi ve ihtiyaç maddesi olmaktan çıkıp hayatınızın ayrılmaz bir parçası haline dönüştüyse sizde marka bağımlısı olabilirsiniz. Bireylerin tüketim davranışı ve bu esnadaki seçimleri olarak “takıntılı biçimde marka kullanımı” günümüz insanının kendine ve hayatına değer kazandırma çabası olarak tanımlanabilir. Bireyler aldıkları ürünün kendi yaşam statülerini belirlediğini ve kimlik kazandıracağı duygusuyla hareket ederek marka ürünleri tercih edebilirler.Eğer kişi marka kullanmaya önem vermekle beraber markalı ya da markasız ürünleri alıp kullanabiliyorsa burada herhangi bir problem görükmüyor.Fakat birey markayı artık tamamen yaşam biçimi haline getiriyorsa ve bunu bir varlık sebebi gibi özümsemişse burada patolojik bir durum gözlemleniyor.Bireylerin psikolojik açıdan böyle bir şeye ihtiyaç duymasının nedeni de toplumsal rekabetin hız kazanmasıyla birlikte insanların sürekli olarak birbiriyle bir yarış halinde olması gösterilebilir.Toplumumuzda kişiler arası ilişkilerde önceden aranan özelliklerden olan hoşsohbetli, sevecen, ılımlı, dürüst gibi faktörler etkili iken, günümüzde ise bu faktörler yerini bir gömlek markası, bir kahve markası ya da bir araba markasına bırakmıştır.Bunun nedeni olarak da bir başkasının onayını alma, toplum tarafından kabul görme, kendini fark ettirme çabası ve bir başkasının beğenisini kazanma olarak nitelendirilebilir.Burada önemli olan o ürünün kullanımı, fiyatı, kalitesinden çok toplum tarafından o markanın ne kadar kabul gördüğü, markanın yaratacağı imaj ve o markayla bütünleşerek kendini daha önemli ve değerli hissettirme çabasıdır.Aslında detaylı olarak incelendiğinde ise bireyin kendisinde bulunan eksik yanları birtakım maddelerle kapatmaya çalışması ve bundan haz almasıdır. Marka bağımlılığında aile tutumlarının etkisi oldukça önemli bir faktör.Ailelerin otoriter tutumları, kişilerin küçük yaşta marka ürünleri tercih etmelerine ortam yaratıyor. Çocuklarını güven ortamında yetiştiren aileler onların fikirlerini, deneyimlerine önem verirken, otoriter aileler çocuklarına kendilerini ifade etmesini engelliyorlar. Bu şekilde çatışmalar içinde büyüyen çocuklar, kültürel ve sosyal eksikliklerini gidermek adına belli marka ürünleri tercih edebiliyor ve bu şekilde toplum üzerinde baskın olmaya çalışıyorlar. Çocuklar ergenlik döneminden itibaren kendilerini topluma ve çevreye, kabul ettirmeye çalışırlar. Bu dönemde kullandıkları pahalı marka kıyafet, telefon, bilgisayar vb. ürünler onların çevrede daha etkin oldukları fikrine yol açar ve marka bağımlığına sebep olabilir.Diğer bir faktör ise “Aile, çocukluğundan itibaren ‘Çocuğum her şeyin en iyisini hak ediyor’’. Ona her şeyin en iyisini almalıyım’ mantığıyla hareket ediyorsa çocuk büyürken en iyiler de büyüyor. Çocuk en iyi arabayı veya en iyi eşyayı istemeye başlıyor. En iyisinin ölçüsü çocuğa verilmeli. En iyinin ölçüsü marka değil, hem kaliteli hem ucuz olmalı.Marka bağımlılığı ileri boyutlara ulaştığında ise ailelerin yaşamları alt üst olabiliyor.Her gece farklı mekanlarda eğlenen ve ailesini kredi kartını izinsiz kullanan gençler, kendilerine sınır konulduğunda ailesine şiddet gösteren davranışlarda bulunabiliyor ve artık kontrol edilemez hale dönüşebiliyor. Çevre ve reklamlarda kişiler üzerinde marka bağımlılığında etken oluşturabiliyor. Kişiler kendi isteklerini bir kenara bırakarak çevreden edindikleri bilgi çerçevesinde kararlarını verebiliyorlar. Markaların satış kotalarını artırmak adına yaptıkları reklamlar, kişileri yönlendiiyor. Markaların, ürünlerinin gerçekçi özelliklerini sunmak yerine, sanki bireye yepyeni bir yaşam biçimi sunuyormuş gibi tanıtmaları bireyi bu markayı alma konusunda ilgi uyandırabiliyor ve zorunluluğa sokabiliyor. Diğer faktör olan çevre de insanların tercihleri konusunda oldukça etken oluyor. Çevresindeki iş arkadaşlarının, yakın dostlarının kullandığı birçok marka da psikolojik olarak kişi üzerinde bir baskı oluşturuyor. Buradaki amaç ise hem o çevrede etken olabilmek ve gelişen dünyaya ayak uydurmaya çalışmak oluyor.