EMDR TERAPİSİ

EMDR TERAPİSİ

EMDR, Türkçe açılımıyla Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme, güçlü bir psikoterapi yaklaşımıdır. EMDR (Eye Movement Desensitization and Reprocessing) ilaç, elektrik dalgası veya hipnoz kullanılmadan yapılan bir psikoterapi uygulamasıdır. Terapist, danışanın gözlerini sağa ve sola hareket ettirerek (ki bu genelde terapistin parmağını gözlerle takip etmek şeklinde veya çift yönlü ses ve titreşim veren EMDR aleti ile yapılır), beyninin her iki yarımküresini hafifçe uyarır ve bu şekilde danışanın kendisini rahatsız eden bellek ve duygulara yoğunlaşmasını sağlar. Bu hızlı göz hareketlerinin (genellikle uykunun REM evresinde ortaya çıkar) veya dikkatin farklı yönlerden gelen uyarılara odaklanmasının, danışanın iyileşme sürecini hızlandırdığı düşünülmektedir. EMDR Nasıl İşliyor? EMDR teorisinin altyapısını oluşturan ‘Adaptif Bilgi İşleme Modeli’ne göre beyin, fizyolojik temelli bir sistemle, her yeni deneyim aracılığı ile kendisine ulaşan bilgiyi işler ve işlevsel hale getirir. Duygu, düşünce, duyum, imge, ses, koku gibi bilgiler işlenip ilişkili anı ağlarına bağlanarak bütünleşir. Böylece o deneyimle ilgili öğrenme ve hatırlama gerçekleşir. Edindiğimiz bilgiler gelecekte tepkilerimizi uygun bir şekilde yönlendirmek üzere depolanmış olur. Bu sistem normal çalıştığında ruh sağlığını ve insan gelişimini öğrenme yoluyla desteklediği için adaptif, uyumlu bir mekanizma olarak kabul edilir. Yaşadığımız zorlu olayların da bir süre sonra artık bizi rahatsız etmeyen veya soğukkanlılıkla bakabildiğimiz olaylar haline gelebilmesinin en önemli sebeplerinden biri budur. Fakat bazen travmatik veya çok fazla rahatsız eden olaylar yaşandığında bu sistem bozuluyor gibi gözükmektedir. Bunda o sırada meydana gelen yoğun sinir sistemi aktivasyonu ve yoğun enerjinin çeşitli sebeplerle boşaltılamaması etkilidir. Yeni bilgi işlenip mevcut anı ağına entegre olmaz. Deneyimi anlamlandırabilmek için anı ağlarındaki işlevsel bilgilerle bağlantı kurulamaz ve akıl sağlığına uygun sonuçlar çıkarılamaz. Sonuç olarak öğrenme gerçekleşmez. Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle, işlenememiş bir şekilde depolanır. Bu nedenle bugün yaşanan bazı durumlar bu izole kalmış anıları tetiklerse, kişi o anının bir kısmını ya da bütününü yeniden yaşıyormuşçasına gibi etkilenir. EMDR’ye göre rahatsızlıkların, olumsuz duygu, düşünce, davranış ve kişilik özelliklerinin arkasında uyum bozucu, işlev bozucu, işlenmeden ve izole bir şekilde depolanmış bu tür anılar yatar. Kişinin kendisi ile ilgili olumsuz inançları (Ör: Ben aptalım), olumsuz duygusal tepkileri (Ör:Başaramamaktan korkma) ve olumsuz somatik/ bedensel tepkileri (Ör: Sınavdan önceki gece karın ağrısı) problemin kendisi değil, semptomları, bugünkü dışavurumlarıdır. Bu olumsuz inanç ve duygulara yol açan işlenmemiş anılar şimdiki zamandaki olaylar tarafından tetiklenmektedir. Doğal afetler, büyük kazalar, kayıplar, düşmeler, doğum travmaları, ameliyat ve tıbbi müdahaleler, savaş, taciz, tecavüz gibi önemli travmaların yanı sıra, başta çocukluk çağı olmak üzere her yaşta yaşanan ve etkisi travmatik olan her tür yaşantı; günlük hayatta aile, okul, iş çevresinde yaşanan olumsuz olaylar, şiddete maruz kalmalar, aşağılanmalar, reddedilmeler, ihmal ve başarısızlıklar işlenememiş anılar arasında yer alabilirler. EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapi yaklaşımıdır. Beynin zamanında yapamadığı adaptif bilgi işlemenin seans sırasında yapılmasını sağlar. Kilitli kalmış anı ile diğer anı ağları arasında ilişki kurulması, öğrenmenin sağlanarak bilginin adaptif bir şekilde depolanması mümkün olur. Danışan artık rahatsız olmaz ve anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görür. EMDR terapisi ile sadece semptomlar ortadan kalkmaz. Yeni bakış açısının kazandırdığı pozitif inançlar ve olumlu duygular kişinin kendisine, ilişkilerine, dünyaya bakışını da olumlu yönde değiştirip kişisel gelişim sağlar.